4 Ocak 2009 Pazar

bir dileğim var..

Bir peri gelse şimdi
Mutluluk tozu serpse üzerime
Ne hoş olur siliverse hatırlarını...
Bir yağmurla dindirse
Ruhumda estirdiğin fırtınayı
Ve unuttursa bana acıtan yalanlarını
Yok ediverse saklandığın kaf dağını
Boş bir çerçeve koysa
Nefesimi kesen gözlerinin yerine
Ve sonra yüzünde parçalasa
Alay edercesine verdiğin ilgi müsvedddesini..
Hiç bilmedin oysa
Ne çok eritti beni o kaçışın,
Nasıl da savurdu korktuğum karanlığa..
Ne yalvarabildim,
Ne de ağlayabildim arkandan doyasıya..
Ama aklımdan bile geçirmedim dönmeme ihtimalini..
Halbuki kızıl bir öfkeydi
yokluğuna dair hissettiğim
Yanında tos pembeye dönüşen mutluluk oluveriyordu..
Işıl ışıl parlayan,
İçimi ısıtan ve yüzümü aydınlatan..
Bir peri gelse şimdi
Verse bana istediğim herşeyi
Seni.....

28 Aralık 2008 Pazar

sahici


beni üzen aslında

üzüldüğüm için değil ..

bazen sözle anlatılmaz ya;

kelimeler sikayetlenir ..

yıllara meydan savaşı

ilan edince o cesaret,

kin koca bir volkan olur.

sonrada önünde eğileverir...

sahici herşeyin asıl rengi

kalbime kaç kere sorduysam ,

hep bana ismini heceledi..

bende inanıp ona uyduysam

eğer bir gün farketmeden,

istemeden seni kırdıysam,

özrün efendisi en yakınım olur;

diler yoluma devam ederim...

25 Aralık 2008 Perşembe


Beni hiç gibi gören gözlerine sesleniyorum..
Ben o gördüğünü sandığın şey değilim,
Hayatının boşluklarını doldurma benimle ..
Yalnız kaldığın anlarının sığınağı yapma beni..
Ben tek başıma da sevebilirim...
Tek başıma da unutabilirim!
Bir yanım hep pusuda kalan kurdun intikamıyla aynı ateşte pişerken
Bir yanım ezilen ruhumun aldığı yaranın acısıyla pençeleşiyor olsa da..
Yokluğunu fırsat bulan yüreğim sana olan zaafımı besleyemeyecek..
Ve ihtimali bile güzel olan o sevmelerinin
İhtimali olsa bile ne yazık, sen bunu telafi edemeyeceksin..
Kim birleştirebilmiş kırılan bardağı?
Bitiverecek nasılsa bir gün yaktığın ateş..
Akışına bıraktığım bu sitem
Geç kaldığın yaşanmamışlık içindi..
Unutma bir tarafım hep kırık kalacak sana..

19 Aralık 2008 Cuma

fala inanma delüğanlı...


Bugün arkadaşla kalktık ameliyat olan bir hastayı ziyarete gittik.
Niye gittik hasta özlellikli medyum gibi bişey
Bir yandan Cuma günü ya çarpılma korkusu, bir yandan ne söyleyecek merakı oturduk kadının dizinin dibineee..:)
Kadın hemen anladı tabi “ siz bana bişey mi soracaksınız?”
E soracaz da korkuyoz anla işte, nasıl sorulur ki
“ yar bana bir kehaneeettt”
Neyse zorlamadı bizi kendi başladı konuşmaya.. :)
ayrıntılara girmeyim üç harfliler odayı sarmış ruhani yaratıkların ortamda bulunması hayaliylen tırsmaya başladım.
Geleyim asıl meseleye benim 3-4 vakte evleneceğimi söyledi. Ay olabilir dedi ki yalaaaannn...
Yıl olsun dedik ok 3-4 sene en uygunu bu hehehe
Kınamda ne giyeceğime kadar.. Allahııımmmm kına zaten düşünmediğim bir ayrıntı moralmen çöküntüdeyim.. Agaralı namık fonda oynayacaz kız kıza ha.. de get dedim içimden duymadı inşllah:)
Sonra çok da mutlu olmayacakmışım; "ama herkes çok mu mutlu sanki sen de %50 mutlu olursun" demesin mi..
Niye niye niye...
Niye 75 80 90 deil de 50 bana ne ya..
Gözümün önünde canlanıverdi halim elimde bir bez, bacağımda bir eteklik, çamaşır suyu lekeli bir tişörtle ben cam siliyorum, aşağıdan bekar arkadaşlarım geçior bi kısmı hahaha diyerek bi kısmı acıyarak bakıp geçiorlar.. Sonra sırtımda bir çocuk bağlamışım yemek yapıyorum, biri eteğimde “annneee acıktım beeeenn öhü öhü öhüüüüü” akşama kocam gelior yemeği beğenmeyim tencereyi camdan fırlatıyor “ bu ne gadııııın böcükler bile yemez bunu öek “ diyor ve ben başlıyorum “ gençliğim güzelliğim heba oldu senin yüzünden ah beni kimler istediii”
Terkettiklerim geldi aklıma onlar güllük gülistan bir de onlar acıor banaa :)))
Türk filminde ferdi tayfurdan orhan gencebaydan tutun ne gördüysem aklıma geliverdi birden...
O yüzden buradan bildireyim.. Azami 4 sene içinde karşıma çıkacak delüğanlıya not: belüme filan dolanma, sana yüz vermemeye karar verdim. ( tipini de söyledi imkansız görünüyor ama yapacam bunu mecburum, genç güsel mefta vaaaar yaşarken mefta olmak var demi günlük)
Hiç boşa uğraşma cicim. Kendi kendime ıssız adam filmi çektirme bana, cadı kardeşimin dediği gibi ısını da al ve git hahaha
Evlenmeyon senle gariii...

16 Aralık 2008 Salı

ıssız mıyım neyim...

Biloook hiç yazasım gelmio yaw... Yazık garibim ilgilenilmeyen kadın sendromuna girdi canıım bilokum.
Gız ben seni seviom walla ama olmaaayor işte mürekkebin tükendiği an diye buna derim ben ..
Neden tırmalarız ki hayatı? Olmuyor işte hiçbir şey istediğin gibi olmuyor.. Oluruna bırakmak sandığımız kadar kolay iş değildir. Ama yapılması gereken de budur; olduğu gibi kabul etmek insanları, olayları ve yaşamı.. Önüne sunulan menüyü yiyeceksin ! Yersen böyle cicim.. Çok acımasız görünüyor. Görünmekten öte hatta öyle... Doymuyoruz! Nelere pekii bir bakalım, bayanlardan başlayalım lady is first ya hani..
Yeni elbiseye, bir kazağın veya tişörtün birkaç rengine,tatlıya, ayakkabıya, çantaya, makyaja, parfüme, yemek tarifine, dedikoduya ve onun fazlasına, bir de ilgiye.. her daim açız buna yaww..
Beyler masum mu sanki: Futbola, kurtlar vadisine , yemeğe,bilim kurguya, kızlaraJ hatta korrdinat belirteyim ruslaraJ ,yalana, arabaya, yeni sürüm cep telefonuna..
Bu ikisinin karıştığı tipler vardır onlar daha vahim, biçimlendiremiyoruz, tanımlanamayan cisim gibi baktığımız tipler işte onlar, karışıklar ya işte ondan hahaha..
Diş hekimi maceram yarım kaldı hatta diyebilirim ki olduğu yerde kaldı. Süper haber yerinden oynatacağı diş yok su anJ Tabi bunu söyleyen yeşil gözlü gövel ördekim değildi, başkasına gittim.. Ama sorun bitmedi tabi bir yerden çıkacak ya : zavallı başka dişime yama gerek.. Yeri dar gelmiş zavallım oynayamamış kendini dışarı fırlatmaya karar verip fırlamış..
Ağzımın içindeki kıyamet pusuda..
Bu haber ikinci defa ağlamayı göze alıp aynı şekilde izlediğimgözü kör olası ıssız adamla ortada bıraktığı kızın üstüne iyi gitmedi.. Fena ağladık pişman olmadan hem de..
Ağlamaklı olduğum bi sahne daha söyleyim; tartıya bakıpta ibresini gördüğüm an..
İşte o an; orta 1 de ansiklopedi almak için girdiğim salondan, annemin bulaşık leğenini kafama yiyerek çıktığım an gibiydi, zonklayan bir baş ağrısı, dünyayı tepende hissettmek gibiydi..
Bayram temizliği ya, temiz artık orası kimse dokunamaz, sterilitesi bozulur. Olsun hiç pişman değilim. O zamanlar şu gladeler yeni çıkmıştı, gül şeklinde açılıp koku yayıyordu. Elime yüzüme her bir tarafıma sürdüm onu.. Benden şüphelenmeyip beni hırsız sanan annemle birbirimizi takip ederken, kapının anahtar deliğinde göz göze gelmiştik. Tabi o beni hala tanımamıştı. Gerisi çok hızlı gelişti o mavi bulaşık leğeni ki onu kapıya gelen çingenden almıştı, test ettik çok sağlammış.. Kafam için aynı şeyi söyleyemem..
Belki de ondan böyle depresyonla beher gelebeklerini andıran halimin gidip gelişi.
Bunların hepsini annemle bir leğenin kafama 90 dereceden 180 F kuvvetle ve saatte en az 60 km hızla inmesine borçlu olmam ne acı değil mi..
Bana kızma bilokum acıların çocuğuyum benn;)

14 Aralık 2008 Pazar

yalnızlık senfonisi...


Anladım sonu yok yalnızlığın

Hergün çoğalacak

Her zaman böyle miydi bilmiyorum

Sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak

Alışır her insan, alışır zamanla kırılıp incinmeye

Çünkü olağan yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkmak

Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte

Acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette

Bekliyorum

Bekliyorum

Bekliyorum...

Hadi gelin üstüme korkmuyorum

Bulutlar yüklü ha yağdı ha yağacak üstümüze hasret

Yokluğunla ben başbaşayız,

........Nihayet.......

8 Aralık 2008 Pazartesi

iyi bayramlar..


Buraya ulaşan herkese iyi bayramlar diliyorum..
Bunun gibi zavallım guzulara bile ama onlar için sanırım pek umut yok şu an itibariyle..
Klişe birşeyler yazmak istemiyorum. Şu an aile saadetiyle bir hoş olduğum için saçmalama ihtimalim yüksek.. Garip garip mesajlar alıyorum, toplu mesaj kurbanı olsam da güldürmeye yetti ama bunu kimyazar ki :"minareden atlarım, bayramını kutlarım.." İşte yurdumun insanı manili mesaj olayına geçince kelimenin tam anlamıyla saçmalıyor.

Et işiyle alakadar olamayacak kadar ve her zamankinden daha fazla vegeteryan hissediyorum kendimi.. Şeker komasına girmezsem de şanslı hissederim; sanki normalde hiç şeker görmüyor gibi ... Bu küçüklükten kalma bişey bence; hani çocukken anneler saklar şekeri bulamazsın, türlü atraksiyonlarla yerini keşfedip rezervi eritmeye başlarsın.. Herkese tanıdık gelen sahne zannetmiyorum ki bunu yapmayan yoktur... O zaman sınırını da bilemezsin yani doyduğunu anlamazsın da..

Neyse o zamanlar herşey tatlı , herşey güzel, sorunlar ufaktı biz gibi..

Gülümsemeyen fotoğraf kareniz olmaması dileklerimle...

Bu güne damgasını vuran lafla bitireyim olayı: minareden atlarım bayramınızı kutlarım .... ehehehehehe
 

EYLÜL © 2008. Design By: SkinCorner